COVİD 19 AŞISI

COVİT 19 VE AŞI

Dr. Bora KÜÇÜKYAZICI

2019 yılı sonlarına kadar dünyadaki insanların çoğunluğu Çin Halk Cumhuriyeti Wuhan eyaleti diye bir yeri bilmiyordu belki de. Oysa bugün neredeyse çocuklar dâhil olmak üzere bu eyaletin ismini öğrendik. Ne yazık ki bu öğrenme beraberinde daha önce bizim kuşağın hiç yaşamadığımız, bilmediğimiz bir sorunu beraberinde getirdi: PANDEMİ!

Neymiş bu Koronavirüs, aman dikkat insanlar ölüyormuş diye haberleri takip ederken, Mart 2020’de Türkiye’de vakalar görülmeye başladı, hastane yatışları, yoğun bakım aspiratör sayılarını öğrenir ve takip eder olduk. Bu seneye kadar Türkiye’de kaç yoğun bakım yatağı var? Aspiratör sayımız yeterli mi acaba? Bu soruları sokaktaki vatandaş dâhil merak edip, takip eder olduk. Hele günlük dünya verilerini yayınlayan sosyal medya kanallarından bilgi takip ediyoruz.

 Biliyor musun, bugün Amerika’da şu kadar hasta tespit edilmiş. Brezilya’da yoğun bakım yatağı kalmamış. Rusya bugün şu kadar kişi Covid 19 nedeniyle ölmüş.

BİLGİ KİRLİLİĞİNDEN ARINMAK

Pandemi ile birlikte birçok şeyi merak eder olduk. Bu kapsamda, doğru yanlış ayrımından bağımsız birçok bilgiye ulaştık. İşte tüm bu bilgi kirliliği içinde beynimiz tam anlamıyla panik yaşıyor. Kontrol alanımız dışındaki bilgiler bize ulaştıkça, bu konuda ne yapacağımızı bilemeden kaygı düzeyimiz yükseliyor.

Panik düzeyi arttıkça, beraberinde yaşam kısıtlamaları ve karantina günleri başladı. Hele çevremizdeki kişilerde koronavirüs pozitif Covid-19 vakaları gözlendikçe, bir anda ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiyi hissetmeye başladık. Öyle ya, mikron küçüklüğündeki bir virüs, bize ya da sevdiklerimize bulaşırsa, ne yaparız? Diğer yandan sosyal yaşam kısıtlaması, zorunlu sokağa çıkma yasağı uygulamaları nedeniyle bir de üstüne ekonomik sıkıntılar eklenince tam da yaraya tuz basar gibi canımız yanıyor şu an.

İlk yapılması gereken sakin olmak ve akılcı davranmaktır. Bunun için bilgi kirliliğinden muhakkak arınmamız gerekiyor. Virüs şuradan çıkmış, buradan böyle yayılmış, aslında var ya şunlar yapmış gibi komplo teorilerinin hepsinden uzak durmak en doğrusudur. Aşı üretim çalışmalarında ne yazık ki birbirinden farklı birçok bilgi gene karışıklığa yol açtı. Öyle ya, zaten yüzde 2 oranında hastaneye yatış gerektiren bir virüs için yüzde 95 koruyuculuk sağlayan aşı ne kadar başarılı sayılır?

BİZLERE SÖYLENEN YANLIŞLAR!

1 Aralık 2019 tarihinde görülen ilk koronavirüs vakasından aylar sonra 11 Mart 2020 günü Dünya Sağlık Örgütü dünya çapında salgın duyurusunu yaptı. Ardından 9 Haziran 2020 gününe kadar maske kullanımına gerek olmadığı yönünde açıklaması vardı Dünya Sağlık Örgütü’nün.

Sonra ne oldu, bir baktılar ki maske takılmayınca çok daha fazla enfeksiyon bulaşması gerçekleşmiş. Dünyada toplum sağlığını koruyacak kararlar alması gereken kurum ve bizler adına ne üzücü bir durum. Hatta 5 Şubat 2020 günü, Dünya Sağlık Örgütü Türkiye temsilciliğinden açıklama yapılmıştı: “Genel toplumdaki herkesin maske takmasını önermiyoruz!”

Bizler zaten ne yapacağımızı bilemez halde, dünya çapında bir salgınla karşılaşmış insanlar olarak, eşyalarımızı eve girince yıkayalım mı, market pazar alışverişi nasıl yapılacak gibi sorularla baş başa kaldık.

Hele aşı konusunda birbirinden farklı firmalar bir anda ortaya çıkıp ürettikleri aşıların diğerlerine göre farklarını sunmaya başladı. Artık toplum olarak eksi 80 derecede saklanan aşılar ve mRNA aşıları konusunda uzman olduk. Bununla birlikte hangi aşı daha iyi, hangisini olmak gerekli, yok ben olmasam mı acaba, şeklinde kutuplara bölündük.

Koronavirüs aşısının, çeşitlerinin, etkilerinin topluma sakin ve basit olarak anlatılması gerekiyor. Aşıların üretim teknolojilerindeki farkları dahi öğrenmek istiyor insanlar. Buna hakkı var herkesin. Ben neden mRNA teknoloji ile üretilen aşıyı olayım? Belki diğer aşı çeşidini tercih edeceğim? 

Bu konuda insanlara seçme hakkı sunulmalıdır. 21. yüzyılda artık insanları mecburiyetlerle ve baskıyla yönlendirmek yerine, herkesin anlayacağı basit ve net bilgiler sunulması uygun olacaktır.

KARANTİNAYA NE KADAR HAZIRIZ?

Dünya Sağlık Örgütü pandemi kararını alırken gecikmesiyle birlikte, korunma kuralları açısından maske kullanımını Haziran 2020’de kabul etti. Nasıl bulaştığı, nasıl hastalık yaptığı bilinmeyen bu yeni virüse karşı uygulanacak sosyal ve ekonomik yaptırımlar ülkemizde adım adım şekillendi. Pandemi önlemleri çerçevesinde ülkemizde 11-12 Nisan 2020 günlerinde sokağa çıkma yasağı duyurusu,yasağın başlamasına 2 saat kala duyurulunca, toplumsal olarak ufak çaplı alışveriş paniği yaşadık. Ardından eğitim ve öğretim çevrimiçi platformda devam etmesi kararlaştırıldığında, kaç öğrencinin evinde tablet, televizyon ya da internet bağlantısı olup olmadığı hesap edilmemişti. Öyle ki, insanlar işe giderken koronavirüs bulaşması riski veya işten ayrılıp işsiz evde oturmak ikileminde kaldılar. 

Her gün toplu taşıma araçları ile ulaşım yapılması virüs bulaşması riskini beraberinde getiriyordu. Peki, işe gitmezsem ne olacak, işyerim ne olacak, soruları insanların düşünce sistemini bozuyordu. Hepimiz sanki çok anlıyormuşuz ve o konuda bir şey yapabilecekmişiz gibi, her akşam Sağlık Bakanının açıklayacağı günlük verilere, yeni hasta sayısı, yoğun bakım doluluk oranlarına kilitlendik. Semptom göstermeyen, koronavirüs pozitif tespit edilen kişilerin, günlük bildirilen vaka sayısına eklenmediğini bir gazetecinin yönelttiği soruya verilen cevap sırasında öğrendik.

AŞI YAPTIRMAK ÇÖZÜM MÜ?

Aşı yaptırmanın mecburi tutulma riski ise çok ayrı bir durum. Pandemi nedeniyle toplum sağlığını tehdit eden bir virüsü kontrol etmek için henüz yeni üretilen ve olası yan etkileri konusunda HİÇBİR ŞEY bilinmeyen aşıyı herkes yaptırmak istemeyebilir. Bu konuda toplumsal uyumu artıracak adımlar uygulanmalıdır.

Koronavirüs aşısını ilk olarak Türk asıllı Almanya vatandaşı Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin keşfetti. Buldukları aşı, 2 milyon doz üretilerek insanlara uygulanacak. Lakin 23 Aralık 2020 günü Dr. Şahin, Deutche Welle haber kanalına verdiği röportajda kendisinin bulduğu aşıdan kendisine uygulanmayacağını söyledi, haydi buyurun bakalım. Yan etkileri henüz bilinmeyen, etki mekanizması bile bugüne kadar üretilen aşılardan çok farklı olan bu aşıyı bulan kişilerin, tüm yetkililerle birlikte topluma örnek aşılanma gösterisi sunması daha uygun olacaktır.

Toplumsal davranışa yön verecek olan halkın sevdiği, örnek gördüğü liderler, yöneticiler, sanatçı ve sporculardır. Eğer devlet politikası olarak bir aşılanma kampanyası başlayacak olursa, bu konuda öncelikle bahsettiğim kesimlerden kişiler aşılanarak topluma örnek teşkil edebilir. Güvendiği, tanıdığını düşündüğü, taraftarı olduğu, müziğini dinlediği, mitingine katıldığı kişilerin koronavirüs aşısı yaptırması, toplum uyumunu artıracaktır.

YENİLİKÇİ YAKLAŞIMA NASIL TEPKİ VERİYORUZ?

Bireysel karar mekanizmasını en iyi açıklayan teori E.M. Rogers – Bireysel Yenilikçi Ölçeği’dir. Bu ölçeğe göre, aşılamalar ilk başladığında toplumun %2’si yeniliği bulan, ülkeye getirenler olarak aşıyı hemen yaptıracaktır. % 14’lük erken benimseyenler grubu, yeniliğin topluma yayılmasında rol alacak kişilerdir. Geç çoğunluk ve tutucu davranışta olanların uyum hızını ve aşı yaptırma kararını, erken benimseyen gurubunda yer alan kişilerin davranışları belirleyecektir.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Öyle ya üretilen koronavirüs aşılarının yüzde 100 koruma sağlayacağına dair net durum da henüz yok. Üstelik olası yan etkilerin tespiti için yeterli kişi sayısı denemesi ve süre geçti mi? Bilmiyoruz! Bilmiyoruz! Bilmiyoruz! BioNTech-Pfizer, Moderna, Sinovac, AstraZeneca yetkililerinin açıklamalarını doğru kabul ediyoruz. Aşılar neden sadece 16 yaş üzeri insanlara uygulanıyor? Örneği Hepatit B aşısı doğumda hemen çocuğa uygulanıyorken koronavirüs aşıları neden 16 yaş altına uygulanmıyor?

Aşı yaptıran kişiler neden maske takmaya devam edecekler? Üstelik aşıların ne kadar süre koruma sağladığı yönünde bir araştırma sonucu henüz yok. Bu demek oluyor ki belki de her 3 ayda bir aşı olmamız gerektiği söylenecek?

Mart 2020 yayınlarında anne karnındaki bebeğe koronavirüs geçmediği söyleniyordu, açıklanıyordu. Ardından 7 Temmuz 2020 günü Fransa’da bir annenin karnındaki bebeğe koronavirüs bulaştığı tespit edildi. Öyleyse anne karnındaki bebeğe dahi bulaştığı tespit edilen koronavirüs için hamilelere neden aşı yapılmayacak? Akılları karıştıran tüm bu soruların uluslararası platformda herkesin izleyeceği panellerde konuşulması fayda sağlayacaktır. Her görüş ve düşünceden kişiye söz hakkı verilerek ortak yapıcı doğrunun belirlenmesi sağlanmalıdır. Bunlar yapılmadığı takdirde, dünya milyarderinin neden insanlığın tamamını aşılamak istediği yönündeki komplo söylentilerinin önü kesilemeyecektir.

TOPLUMA AÇIK OLUNMALI

Artık dijital yeni bir çağda yaşıyoruz. Toplumsal kararlar ve davranışlar için herkes doğru bilgiyi talep ediyor, soruyor, araştırıyor, yargılıyor, onaylıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yöneticileri ve üretilen aşılara onay veren tüm kurumların yetkilileri, aşı üreticisi firma çalışanları hep birlikte bizlere önderlik ederek koronavirüs aşısı olabilirler. Onları takip eden hafta, kendi ülkelerinin değeri olan toplumsal liderler, siyasetçiler, sanatçı ve sporcular, kanaat önderlerine görev düşüyor. Böylece toplum sağlığı için gerekli olduğu söylenen aşılanma programına uyum sağlayacak bilinçli toplum daha rahat oluşacaktır.

KARANTİNA GÜNLERİ İÇİN ÇÖZÜMLER

Evde geçirilen karantina günlerini iş yaşamındaki sıkıntılı süreçler takip etmektedir. Depresyonu tetikleyen birinci neden ekonomik zorluklardır. Bunu aile içi iletişim sorunları ve açlık, yoksulluk izler. Aşıların nasıl yapılacağı, hangi düzeyde koruma sağlayacağı henüz bilinmezken, üretme ve çalışma güç kuvvetindeki bir kişi için iş kaybı ve gelecek endişesi olumsuz etkiler yaratacaktır.

Sosyal devlet olmanın gerekliliği anayasal hak olarak belirtilen bir ülkede yaşıyoruz. Sosyal devlet, vatandaşının iş-güç, barınma, yemek, öğrenim ve sağlık harcamaları konusunda aklında soru işareti olmamasını sağlamalıdır. Güçlü devlet, güçlü vatandaşlık bağı ile sağlanır. Devletine, milletine, bayrağına Türk Milleti kadar bağlı ulus çok azdır. Evde geçirilen zaman diliminde hane halklarına ekonomik katkı sağlayacak mahalle bazında üretim planlamaları yapılabilir. Öyle ya madem evdeyiz, boş boş oturmak ve dizi-televizyon ile tüm günü geçirmek yerine, ev içi üretimde neler sağlayabiliriz? Dünya düzeni dijital hayata çok hızlı geçiyor, uyum sağlamakta zorlananları zor günler bekliyor.

Karantina günlerinde geleceğe daha umutla bakmamıza fayda sağlayacak neşeli ve umut dolu kültür ve sanat programları yayınlanmalıdır. Sohbet programlarında evde yapılabilecek spor aktivite, egzersiz örnekleri sunulmalıdır. Ev ortamında üretime katkı sağlayacak iş fırsatları sosyal sorumluluk projesi olarak tüm kurumlar tarafından desteklenebilir.

Bu pandemi bizim kontrolümüz dışında gelişti, lakin toplumsal dayanışmamız ile bunu yeneceğiz!

DR. BORA KÜÇÜKYAZICI

AİLE DANIŞMANI & EĞİTİM UZMANINOT: CUMHURİYET GAZETESİ’nde yayınlanmıştır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir