MUHALEFETTEN KRİZ DEĞERLENDİRMESİ

MUHALEFETTEN KRİZ DEĞERLENDİRMESİ

 CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak ile İyi Parti Genel Başkanı Durmuş Yılmaz, yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz hakkındaki görüşlerini açıkladılar. Çözüm için her iki parti yetkilisinden de benzer öneriler gelmiştir. Muhalefet partilerinin ekonomiden sorumlu genel bakan yardımcıları, geçmişte yaşanan 2001 krizi diye isimlendirilen krız döneminde sorumlu mevkilerde olup, etkili uygulamaları ile tanınmaktadır.

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, CHP ve İYİ Parti’den iki tecrübeli isimle görüşerek, krizden çıkış önerilerini sordu. Sarıkaya, ‘Çıkış yolu için muhalefet ne öneriyor?’ başlıklı yazısında, şunları aktardı:

“CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, 2001’deki ağır krizden çıkaran “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nı hazırlayanlardan…

DPT kökenli; finansman, bütçe fon dengeleri üzerinde çalışan, para ve finans piyasaları üzerine sağlam analizler geliştiren eski Hazine Müsteşarı…

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz eski Merkez Bankası Başkanı, politik olarak AK Parti’nin dayandığı kökenden…

Hukuk lisansının üstüne İngiltere’de ekonomi tahsili ekleyip, 1980’de girdiği Merkez Bankası’nda dış borç erteleme, döviz kurları ve döviz rezervleri, ödemeler dengesi yönetimi alanında en üst görevlere kadar ulaşmış… AK Parti’nin 2006’da Merkez Bankası Başkanlığına gelmesini sağladığı, yaşanan sorunu en iyi bilmesi gereken kişi…

HABER TÜRK YAZARI ANLATIYOR:

SİZİN HİÇ ÖNERİNİZ YOK MU?

Her ikisine de “Sizin hiç çözüm öneriniz yok mu?” diye sordum…

Farklı zamanlarda yaptığım ayrı telefon konuşmalarından aldığım notlara baktığımda, çözüm için benzer şeyler önerdiklerini gördüm.

‘YENİ HİKAYE LAZIM’

Faik Öztrak, önce bir noktaya dikkat çekme gereği duydu:

“Para getireceklerin eline düşmeden sorun halledilmeli. Çünkü hepsi, ABD ile yaşanan gerilimi, dövize göre kriz yaratan politik gelişmeleri, Merkez Bankası riskini gözeterek hareket edecek…”

“Ne yapılmalı?” dedim, net yanıt verdi:

“Türkiye çekiciliğini arttıracak yeni bir hikâye bulmalı; bunlar içsel dayanıklığı da arttırıcı etki yapmalı…”

Ardından şu 4 maddeyi sıraladı:

1-HUKUK: Türkiye bir hukuk devleti olduğunu göstermeli. 2016 gerisine dönmeli, parlamenter demokratik sistemi yeniden getirmeli.

2- REKABET GÜCÜ: Türk Lirasının rekabet gücünü arttıracak yapısal reformlar yapmalı. Oyunun kurallarını değiştirmeli, beklentileri çekecek adımlara yönelmeli. Liyakata dayanan yönetim ile borçlanma limitlerini yeniden belirleyen yapıyı kurmalı. ‘Oyun kurallarını değiştirdi, yeni hikâyesi var gelebiliriz’ dedirtmeli…

3- MALİ VE PARASAL İSTİKRAR: Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve mali kuralların kalıcı olduğunu göstermeli. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kanuna değil, Anayasal kurala bağlamalı.

4- HAKÇA PAYLAŞIM: İhaleler dahil, devlet imkanlarının paylaşımını eşit, şeffaf ve hakça gerçekleştirdiğini göstermeli. Yoksa ‘Kahrolsun ABD’ diyerek bir yere varılmaz. AB önemli bir çapa, Çin etkili zemin. Ancak kimse kurtarıcı değildir, Türkiye’nin tek kurtarıcısı kendisidir. Unutmayalım ki başımıza ne geldiyse kendimizden geliyor. Dövizle borçlanma bu denli arttırılmasa, kamu özel işbirliğine garantiler bu kadar fazla verilmeseydi, etkisi de bu denli yüksek olmazdı.

IMF YERİNE KENDİMİZLE

Durmuş Yılmaz da önerilerini şöyle sıraladı:

1-BAŞIBOŞ KALDI: Türkiye’nin bir an önce net ve samimi olarak bir şeye karar vermesi gerekiyor. Merkez Bankası ve BDDK’yı anlamıyorum; neden bankacılık sistemindeki batık kredileri değerlendirmeyip, ne yapacağına karar vermiyor da başıboş bırakıyor?

2- YAPISAL ÖNLEM: Önce Londra ile swap işlemine izin verdi, yabancının döviz verip TL almasını kolaylaştırdı. Neyse ki önce %50, sonra %25’e indirerek bunu engelledi ve bir rahatlama sağladı. Ancak bu geçici rahatlama. Bayram sonrasına kadar zaman kazandık. Enflasyon, bütçe açığı, cari açık duruyor; yapısal değişimlerin ne olacağına acı ve ağır da olsa doğru karar vermeli.

3- AÇIKÇA SÖYLENMELİ: Bu ağır reçeteyi kamuoyuna da açıkça söylemeli. 2001’de IMF ile yaptığımıza benzer bir anlaşmayı bu kez de kendimizle yapmalıyız. Kamuoyu ile piyasa arasındaki iletişim faciasını bitirmeliyiz. Bakan Bey’in (Berat Albayrak) 3-4 bin katılımcıya söylediği tedbirlerin kaynağının ne olduğunu, hangi harcamalardan kısacağımızı, faiz dışını karşılığını nereden bulacağımızı, harcamaların hangilerinde ne kısıntı yapacağımızı açık söylemeliyiz.

4- BİR ADIM DAHA ATMADAN: ABD ile sorunun etkisi tamam ama sadece zaten var olan dalganın boyutunu arttırdı. Asıl mesele çözüm bekliyor. ABD, söylemeye dilim varmıyor ama, bir adım daha ileri gitmeden kendimiz meseleyi çözmeliyiz.

‘VOLTRAN OLUŞUR’

Türkiye’yi geçmiş krizlerden çıkaran ekiplerde görev almış iki önemli ekonomist…

Onların politik kimlikle söylemediği, kimsenin de o gözle dinlemediği zamanlarda toplumsal voltran oluşur.

En iyi örneği de 2001’de DSP’nin önerdiği isme, hazzetmemekle birlikte MHP’nin rıza gösterip, çekimser kalarak da olsa kararlara destek vermesidir.

Sonuç olarak Haber Türk yazarı şu değerlendirmede bulundu:

“Unutulmamalı ki o gün alınan kararlarla bankacılık sistemi sağlam hale geldi…”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir