NÜKLEER TEHLİKE

Nükleer enerji kirli, pahalı ve tehlikeli. Tek çözüm dünyada yeni nükleer santral kurulmasının önüne geçmek, var olan santralleri aşamalı olarak kapatmak ve temiz ve güvenli enerji alternatiflerine ve enerji verimliliği çözümlerine yönelmek.

 Nükleer enerji hali hazırda dünya çapında yenilenebilir enerjilerden daha az enerji üretiyor ve önümüzdeki yıllarda nükleer enerjinin payı daha da azalacak. Çernobil ve Fukuşima felaketlerinden ders alan ülkeler, nükleer santrallerini kapatıyor, yeni planları iptal ediyor.

Türkiye’de ise bugün 3 tane nükleer santral planlanıyor. Bu planlar yapılırken ülkenin yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alınmıyor. Türkiye, rüzgâr ve güneş toplam potansiyeli açısından Avrupa’da birinci sırada. Ancak bu potansiyelin %1’ini bile kullanmıyoruz.

Bir nükleer santralin kurulmasına karar verildikten sonra tamamlanması ortalama 10 yıl sürüyor. Üretime başladıktan ortalama 40 yıl sonra ise artık tükendiği için yine oldukça masraflı olan kapanma ve söküm süreci başlıyor. Nükleer enerji sadece elektrik üretebildiğinden ısınma ve ulaşım gibi taleplere cevap veremiyor.

Oysa yenilenebilir enerjilerin hem kurulum süresi çok daha kısa hem de çok daha fazla istihdam yaratıyor. Son 10 yıl içinde Almanya’da yenilenebilir enerji kaynakları sahasında 340 bin yeni iş yaratıldı. Nükleer santraller ise yalnızca yaklaşık 30 bin kişiye istihdam sağlıyor.

Nükleere ve kirletici teknolojilere mahkum olmadan enerji ihtiyacımızı karşılayabiliriz.

Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Konseyi’yle [EREC] birlikte hazırladığımız Enerji [D]evrimi raporuna göre, 2020 yılında daha az maliyetle 17 nükleer reaktörün üreteceği elektriği rüzgar ve güneş gibi temiz kaynaklardan sağlayabiliriz. 2050 yılına gelindiğinde ise, birincil enerji talebinin (yani ulaşım, ısınma, elektrik, sanayi üretim dahil tüm enerji ihtiyacımızın) yüzde 59,4’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanabilir.

Enerji [D]evrimi raporunda verilen senaryo gerçekleşirse Türkiye ayrıca enerji sektöründen kaynaklanan karbondioksit salımlarını 2050 yılına kadar 1990 seviyesinin %18 oranında altına çekebilir. 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir