ACI REÇETE

ACI REÇETE

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

Sayın Cumhurbaşkanımız son zamanlardaki konuşmalarında halkı yeni fedakarlıklara hazırlamak maksadıyla acı reçeteden bahsetmektedir.

Kendileri, On sekiz yıldır, tek başına iktidar olan bir partinin lideridir. On sekiz yıldır, uygun gördükleri her türlü kanun TBMM çoğunluğu tarafından onaylanmış, yakınlarını bakanlık ve kamu yönetiminde yetkili kılmasına itiraz eden olmamıştır. Özelleştirmeler karlılık-verimlilik sağlamak için yapılmış, pek çok yeni yatırım gerçekliştirilmiştir.

Bununla beraber, on sekiz yılın sonunda  müreffeh Türkiye hedeflerine ulaşılamamış, hemen hiçbir konuda başarı sağlanamadığı gibi bu kez de acı reçete gündeme gelmiştir.

Ekonomik ve bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan uygulamalar Merkez Bankası ve diğer ekonomik kuruluşlarda ciddi sorunlara neden olmuştur. Türk Parasının değeri aşırı düşmüş, fiyatlar yükselmiş, tarımsal üretim düşüşleri yaşanmaktadır.

Türk Parasının durumu ortadadır. Bütün beklentilere rağmen iyileşme sağlanamamış, çoğu zaman gerçekler bilgilere ulaşım engeli kararı alınmak suretiyle gizlenmiştir. Kamu kaynaklarının yönetiminde şeffaflık sağlanamamış, pek çok kaynak kamu denetimi dışına çıkarılmıştır.

Büyük tanıtım organizasyonları ile faaliyete geçen alt yapı yatırımları müteahhitlerine büyük ayrıcalıklar tanınmış, bizce “gerekli olmayan”,  Dolar üzerinden garantiler verilerek  müteahhitler korunmuştur.

Yer altı kaynaklarımız ile ilgili olarak, bize göre yerindelik ve maliyet araştırmaları yeterli olmayan kararlarla arma ve işletme ruhsatları Ülkemiz yararına olmayabilir.

Hukuk ve demokrasi konusunda özlenen düzeyde olamadığımız bu konularda yetkili  kişi ve kurullar tarafından açıklanmaktadır. Adalet ve yargı sistemimiz çoğu zaman tartışılır hale gelmiştir.

Yazılı basın, radyo ve televizyon kuruluşlarında sorunlar yaşanmakta olduğu ileri sürülmektedir. Bir bakanın istifa haberi konusundaki örnek sanıyorum uzun yıllar konuşulacaktır.

Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Halkı geçen yüzyılın başında, yurdumuzu işgalden kurtaran emsalsiz bir zaferin sahibi olduğu gibi, zafer den sonra Osmanlı borçlarını ödemiş, ekonomik ve sosyal alanda da kalkınma sağlamıştır. Kurtuluş Savaşının zor koşulları altında Atatürk ve arkadaşları sürekli olarak TBMM denetimine izin vermiş, savaş ve barışta milletvekillerinin her türlü görüş düşünce ve önerilerine önem vermişlerdir.

Bize göre, muhalefetin susturulması yerine, muhalefet ne diyor? Dinlemekte fayda bulunmaktadır.

Elbette muhalefetin de Ayakları yere basan ciddi görüş ve düşünceler ortaya koyması kaçınılmazdır.

Elli yıl önce Verem ve Sıtma Hastalıkları ile kızıl, kızamık, çiçek salgınları savaşta başarı sağlamış Ülkemizde, grip aşısı sorunu yaşanmasından çok önce muhalefetin konuya parmak basmış olması gerekirdi.

TOKİ tarafından yapılan yatırımlarda, tarımsal üretimi doğrudan etkileyecek noksanlıkların zamanında gündeme getirilmemiş olması, ciddi su sorunları ve deprem riski  ile karşı karşıya bulunan İstanbul’un nüfusunun gökdelenlerle gereğinden fazla artması konusuna zamanında dikkat çekilmemiş olması bize göre büyük noksanlıktır.

Yeniden Acı Reçete konusuna dönmek gerekirse, ihtiyacımız olan halkın fakirliğe alıştırılması yerine, halkı çağdaş uygarlık düzeyine kavuşturacak, hukuk ve demokrasi reçeteleri gündemimizde olmalıdır.

Bize göre acı reçete ile birlikte ülkemizin elli yıllık birikimlerinin özelleştirme adı altında satılmasından elde edilen gelirlerin, torunlarımızın bile borçlandırılması suretiyle alınan kredilerin kullanım yerleri hakkında halkımız bilgilendirilmelidir.

KONU İLE İLGİLİ OLARAK DR. OZAN BİLGÖL’ÜN YAZISINI DA PAYLAŞMAK İSTEDİM:

 ACI REÇETE KİME YAZILMALI?

Son günlerde “Acı Reçete” tartışmaları başladı.

Acı reçete nedir? Acı reçete, sıkıntılı bir durumdan acıya katlanarak da olsa bizi kurtaracak çözüm seti anlamına geliyor. Acı reçete aslında, acılı bir tedavi süreci olacağını da baştan söylemiş oluyor.

Türkiye’de ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Bunun görmezden gelindiği aşamanın geçilmiş olması önemli bir aşama.

Gerek IMF tarafından önerilsin gerekse kendiliğinden uygulamaya konulsun bugüne kadarki her acı reçetede Reçetenin “ACI” kısmı hep vatandaşlara düştü. Bu nedenle vatandaşların aşağıdaki soruları sorma hakkı vardır:

1- Reçeteyi kim yazacak?

2- Reçete kime yazılacak?

3- Reçetedeki ilaçlar neler olacak?

4- İlaçların uygulanma süresi ve dozajları nasıl olacak?

5- Tedavi sonunda iyileşme olasılığı nedir?

Evet  “acı reçetemiz” yolda? Peki, yaşadığımız sorunların nedenleri doğru teşhis edildi mi? Bu teşhisi yapanlar veya yapacaklar işinin ehli kişiler mi? Acı reçetede ne tür ekonomik önlemler yer alacak? Bu önlemler yine, sıkacak kemeri bile kalmamış olan, dar gelirli için kemer sıkma şeklinde mi olacak? Reçetenin kapsamı ne olacak, kimleri ve neleri kapsayacak? Ne kadar süre uygulanacak? Tedavi sonunda güvenli limana ulaşabilecek miyiz?

Acı reçetenin, sadece dar gelirliye “ACI” olarak yansımaması için bizim de önerilerimiz var. Bu önerilerimiz reçetede olması gerekenler ile olmaması gerekenleri içeriyor.

Acı Reçetede Olması gerekenler;

Reçetedeki acı ilacın, ekonomik soruna giden süreçte sürecin sefasını sürmüş kesim tarafından içilmesi önemli. Toplumdaki adalet duygusunun pekiştirilmesi ve acı reçetenin başarısı için de bu şart. Bu kapsamda acı reçetede yer alması gerekenlerin bir kısmını aşağıda sıralıyoruz:

  • Kamuda israfa son verilsin.
  • Kamu özel işbirliği masaya yatırılsın ve kamu için olumsuz yönleri törpülensin.
  • KİT’lerdeki yüksek maaşlı, vergiden bağışık tutulan “Yönetim Kurulu”, “Denetim Kurulu” üyeliklerinin sayısı ve tutarı düşürülsün.
  • Birden fazla yerden ayrı maaşı olan kamu görevlilerine tek maaşı seçme zorunluluğu getirilsin.
  • Maaşlı “Yüksek İstişare Kurulu” ve benzeri uygulamalar sonlandırılsın. Maaş alarak görüş veren kişinin görüşünün tarafsızlığı ve kalitesi sorgulanır niteliktedir.
  • Gerçek anlamda bir uzmanlığı olmadığı halde “Baş Danışman”, “Danışman” “Basın Müşaviri” ve benzeri kadrolara istisnai memur olarak sınavsız olarak yapılan atamalara son verilsin. Bir çok Anadolu çocuğu yıllarca dirsek çürütüp KPSS ve diğer kurum sınavlarına girip başarılı olmak için ter döker iken, bazı imtiyazlı kişilerin “basın müşavirliği”, “özel kalem müdürlüğü”, “başdanışmanlık veya danışmanlık” ve benzeri pek çok istisnai kadro üzerinden sınavsız olarak kamuya geçişi devlete güveni ve adalet duygusunu zedeliyor.
  • Kamuda idari kadro analizi yapılarak gereksiz yönetim kadroları azaltılsın.
  • Kamuda taşıt saltanatına son verilsin. Vatandaş şirketinde kullanmak üzere kiralayacağı bir otomobile ödeyeceği paranın en fazla 5.500₺’sini gider yazabiliyor. Aynı uygulama kamuya da sirayet etsin. 5.500₺’yi aşan bir araca binen bürokrat da üstünü kendi cebinden ödesin.
  • Kamuda kiralık bina israfına son verilsin. Büyük makam odaları ile işgal edilen kiralık kamu binaları için her yıl milyonlarca lira ödüyoruz.
  • Turistik gezilere dönüşen kamu personeli ve yöneticilerinin yurt dışı ziyaretlerine çeki düzen verilsin.
  • Kamuda her kademede görev yapan bürokratların hiçbir şahsi gideri vergilerimizle ödenmesin.
  • Merkezi yönetimin vergi gelirlerinden pay alan, ayrıca kendisi de vergi toplayan yerel yönetimlerin “Belediye İktisadi Teşebbüsleri” üzerinden nemalanmanın da önüne geçilsin.
  • Vergilerimiz, etkin bir şekilde gerekli alanlara harcanmalıdır. Bu nedenle çoğu bürokratın, belediye başkanının, KİT genel müdürü ve üyelerinin reklam ve pr çalışmasına dönen; afiş, billboard, konser, gösterilere son verilsin.
  • Kamu kurumları gece kulübü değildir. Kamu binalarının ışıklı tabelalara, neon levhalara, bina dış cephesinin sanki tarihi yapılar gibi aydınlatılmalarına ihtiyaç yoktur. Bir an önce, bu tür uygulamalara son verilmeli. Bu kapsamda, en küçük kamu kurumunda en büyük bakanlığa kadar aydınlatma, ısıtma vb. giderlerini düşürecek önlemler alınmalıdır.
  • Her gün bir yenisi istisnalar ile delik deşik hale gelen ihale sistemi düzeltilmelidir. En uygun mal veya hizmetin en uygun fiyata alınması sağlanmalı. Kamu alımları, belli kesime veya kişilere kaynak aktarım mekanizması haline getirilmesinin önüne geçilmelidir.
  • “Obez devlet”e yani kamudaki israf, verimsiz yatırımlar, liyakatsiz bürokrasiye bir an evvel son verilsin.
  • Acil olarak vergi politikalarını değiştirmek, halkın vergi yükünü azaltacak politikalar belirlemek ve uygulamak, şeffaf, hesap verebilir, öngörülebilir politikalar yapmak gerekmektedir.
  • Gelir kaybına uğrayan, gerçek ihtiyaç sahiplerinin yanında olmak. Gereksiz teşvik, indirim, istisnalardan bir an evvel vazgeçmek gerekmektedir.
  • Emek gelirleri de en az sermaye gelirleri kadar vergisel olarak korunmalıdır.
  • “İsrafın önüne geçsek sizlerden vergi toplamamıza gerek kalmaz” diyen E. Başbakan Yardımcısı gibi israfın kesinlikle önüne geçilsin. Unutulmasın ki, yoksulluğun azaltılmasındaki en büyük engel yolsuzluktur.
  • İşsizin fonunu işverene dağıtmak, her gün yeni bir kredi ile halkı borçlandırmak, vatandaşı sosyal yardıma muhtaç hale getirmekten ziyade. Halkın gelirini arttıracak politikalar üretmek, yeni iş alanları yaratmak, vergi yükünü azaltmak, geliri adil dağıtmaya çalışmak ivedi olarak hayata geçirilmelidir.

Tabi reçetenin etkili olması için “yapısal reformların” hayata geçirilmesinin ön şart olduğunu belirtelim:

  • Hukuk sisteminin geliştirilmesi
  • Ekonomide belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanması
  • Kamu ihale sisteminin tarafsızlığı ve en uygun fiyatla en kaliteli mal veya hizmeti alacak şekilde yeniden inşası
  • Dolaylı vergilere dayalı adaletsiz vergi sisteminin reforme edilmesi
  • İş gücü kalitesinin artırılması,
  • İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi,
  • Ar-ge ve yenilik kapasitesinin yükseltilmesi,
  • Rekabet koşullarının iyileştirilmesi,
  • İhracat kapasitesinin geliştirilmesi,
  • Dış finansman ihtiyacının azaltılması,
  • İthal girdi bağımlılığının azaltılması,
  • Cari açığın düşürülmesi,
  • Vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı olmaktan çıkarılması,
  • Enerji faturasının azaltılması için gerekli önlemlerin alınması,
  • İç tasarrufların artırılması,
  • Teşvik sisteminin sonuç odaklı hale getirilmesi,
  • Tarımsal teşvik ve desteklerin yeniden düzenlenmesi ve uygulanması,

Reçetede Olmaması gerekenler;

  • Ücretliye vergi artışı
  • Asgari ücretin düşük belirlenmesi
  • İşsizlik fonunun işveren için kullanılması
  • Yersiz indirim, istisna ve muafiyetler
  • Kamu kaynaklarının belli kesime aktarılması
  • Liyakatsiz atamalar
  • Siyasi kayırmacılık
  • Vatandaşın yararına olan yemek istisna bedellerinin, ulaşım istisnasının, gelir vergisi dilimlerindeki artışın enflasyonun altında bir oranda arttırılması
  • Zamlar
  • Yeni vergiler ve vergi artışları
  • Para basmak
  • Üretmeden tüketmek
  • Daha fazla işsizlik
  • Gelir dağılımında adaletsizlik
  • Dolaylı vergilere dayalı adaletsiz vergi sistemi
  • Asgari ücrette vergi

Ekonomik sorunlar bir günde bu hale gelmedi. Ekonominin bugünkü durumundan sorumlu olanlar var. Aynı zamanda bu süreçten büyük ölçüde çıkar elde etmiş, nemalanmış olanlar mevcut. O halde, bu acı reçetenin öncelikle, bizi acı reçete yazmaya götüren sürecin mimarlarına ve bu süreçten fayda sağlamış olanlara yazmak gerek. Yoksa, ücretli, küçük esnafa, dürüst vatandaşa değil.

13.11.2020

Dr. Ozan BİNGÖL

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir