CARİ AÇIKTA TEHLİKE

 CARİ AÇIĞIN FİNANSMANI

Cari açığın finansmanını aşağıdaki eşitlik yardımıyla açıklayabiliriz:

Cari Açık/Fazla = Net doğrudan sermaye yatırımları + net portföy yatırımları + net diğer yatırımlar + net hata ve noksan + rezervlerdeki değişimler.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları: Cari açığın finansmanında güvenilirlik yönünden ilk sırada gelir; krizde ülkeyi hemen terk edemez ve bu yönüyle, ülkede döviz krizi yaratma potansiyeli daha azdır.

Portföy yatırımları: “Sıcak para” olarak da isimlendirilen bu kaynak, en küçük bir kriz belirtisinde ülkeyi hızla terk ederek, döviz krizine sebep olma potansiyeline sahiptir. Cari açığın finansmanında çok güvenilir olmayan bir araçtır.

Diğer yatırımlar: Ticari krediler, diğer krediler, efektif mevcutları ve mevduat hesapları, diğer varlık ve yükümlülükler bu başlığa dahildir. Türkiye’de cari açığın finansmanında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu yatırımlar, cari açığın finansmanında, uzun vadede güvenilir olmadığı gibi, alınan kredilerin faizleri, ilerleyen yılların cari açık kaynaklarından biri olabilir.

Net hata ve noksan: Nereden geldiği ve nereye gittiği bilinemeyen dövizleri ifade eder. Son yıllarda ülkemizde, cari açığın finansmanında önemli bir yer tutmaya başlamıştır.

Resmi rezervler: Döviz, altın ve IMF nezdindeki özel çekme hakları (SDR) bu sınıfta yer almaktadır. Eğer ülkenin cari açığı, diğer hesaplarla kapatılamıyorsa, o zaman rezerv varlıklardan bir kısmı bu işe ayrılmakta ve cari açık bununla kapatılmaktadır. Cari açığın finansmanı için doğru ve güvenilir bir yol değildir.

Aşağıdaki tabloda ödemeler dengesi sermaye hareketlerinin, Ocak ayları itibariyle son iki yılın 12 aylık toplamlara göre karşılaştırmalı durumu gösterilmektedir. Tabloda, ödemeler dengesi finansman cephesindeki kısa vadeye dönüş, çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Tablodan da anlaşılacağı gibi, Ocak ayında ülkeye giren dış kaynağın yüzde 92’sini kısa vadeli kaynaklar oluşturmaktadır. Bu tür kaynak girişinin yıllık artışı, yüzde 207 gibi çok yüksek bir sayıdır. Tabloda gözlenen bir diğer olgu da, aynı dönemde uzun vadeli kaynak (doğrudan yabancı sermaye yatırımı ve uzun vadeli dış kredi) girişinin yüzde 47 oranında azalmasıdır.

Aşağıdaki grafikte de, son üç yılda aylar itibariyle yıllık olarak, sıcak para ve kısa vadeli kredilerden oluşan kısa vadeli kaynaklar ile kısa ve uzun vadeli kaynak girişinin (milyar $) seyri izlenmektedir. Grafik, uzun vadeli kaynak girişi azalırken, kısa vadeli finansmanın arttığını; Mayıs 2017’den bu yana ise, uzun vadeli kaynak girişinin, kısa vadeli kaynaklardan daha az olduğunu göstermektedir.

Kaynak: TCMB/İstatistikler

Bu bağlamda okuyucunun dikkatini çekmek istediğimiz bir diğer gerçek de, kaynak girişinin vade yapısındaki bu bozulmanın, Kasım 2015 son genel seçimlerinin hemen sonra başlamış olmasıdır.Reklamdan sonra devam ediyor 

KISA VADELİ DIŞ KAYNAK FİNANSMANINDAKİ ARTIŞ

Cari açık finansmanında, kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklar içinde en başat paya sahip olan “sıcak para” ve “doğrudan yabancı sermaye yatırımı” nın, milyar $ cinsinden son üç yıllık (aylara göre yıllık) seyri aşağıda grafiklenmiştir.

Kaynak: TCMB/İstatistikler

Grafik, 2016 başından (15 Kasım son seçimler sonrası) bu yana, sıcak para girişi artarken, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının giderek azaldığını net bir şekilde göstermektedir.

DOLARİZASYON ve SICAK PARA

Bilindiği gibi, bir ülkenin döviz varlık stokları ile döviz yükümlülük stokları arasındaki fark “net uluslararası yatırım pozisyonudur”. Bu gösterge bir anlamda, ülkenin “döviz pozisyonu açığını” gösterir. Aşağıdaki grafikte, anılan açığın 1996 yılından bu yana ulusal gelire oranı gösterilmiştir. Grafikten de anlaşıldığı gibi, Türkiye ekonomisi, ulusal gelirin yarısından fazlası kadar döviz yükümlülüğü olan bir yapıdadır.

Türkiye bankalarındaki toplam mevduatın yüzde 43’ünün yabancı para cinsi hesaplar olmasının yanında, ülke “dolarizasyonunun” ve kırılganlığının en önemli kaynağı olan “sıcak para” olgusuna geçmek istiyoruz.

Sıcak paranın çeşitli tanımları vardır. “Dar anlamlı sıcak para”, yabancıların ellerinde tuttukları hisse senedi, devlet iç borçlanma senetleri (DİBS), Hazine’nin yurtdışında ihraç ettiği Euorbond tahviller ve Türkiye’deki bankalarda tuttukları mevduatın toplamıdır. Bu tanıma kısa vadeli kredilerin de eklenmesiyle “geniş tanımlı sıcak para” kavramına ulaşmaktayız.

Bu bağlamda bakıldığında, Eylül 2017 verilerine göre, Türkiye’deki nominal olarak dar tanımlı sıcak paranın toplamı 210 milyar $’ı geçmiş durumdadır. Aşağıdaki tabloda, ülkedeki sıcak para stokunun (bin $) yıllar itibariyle gelişimini izleyebilmekteyiz.

Kaynak: TCMB/İstatistikler; Türkiye’nin Sıcak Para Macerası, Hakan Özyıldız,

Tablodan da görüldüğü gibi, 1996’da yüzde 9 olan “sıcak para / ulusal gelir oranı”, günümüzde neredeyse yüzde 25’e ulaşmış durumdadır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sıcak paranın bir ülkeden ne zaman çıkacağı da belli değildir. Sıcak paranın veya dövizin en tehlikeli yanı, beklenmedik zamanda ülkeyi terk etmesi ve yarattığı büyük döviz çıkışlarıyla ülke ekonomisini çok sarsmasıdır. Yine bu tür finansman şeklinin (özellikle geniş anlamda sıcak para) bir başka olumsuz etkisi de, doğurduğu faiz ödeme yükümlülüğü nedeniyle, “borç doğurma özelliğine” sahip olmasıdır.

Sonuç olarak, mevcut dolarizasyon ve cari açık finansman şeklinin Türkiye’yi, giderek daha çok ve karmaşık bir şekilde risklere sokmakta olduğunu ve dışa bağımlı hale getirdiğini söyleyebiliriz.

Özün özü: Taşıma suyla değirmenin uzun süre dönmeyeceğini bildiğimize göre, ya yeni su kaynağı bulacağız; ya da, öğütebileceğimiz kadar una razı olacağız.

Ersin Dedekoca
Ekonomist

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir